27 Eylül 2016 Salı

Küçük Mutluluklar

    
    Ankara'ya yaklaşık yedi yıl önce taşındık bir Anadolu şehrinden.Orada bir meyve bahçemiz vardı, içinde de iki göz odası olan bir ev...Yazları sık sık, kışları da zaman zaman gidip doğayla kucaklaşırdık...
    Şimdilerde ise sadece yazları gidebiliyoruz.  
    Ankara'ya yerleştikten sonra 3-4 yıl apartman dairesinde yaşadık. Fakat bir süre sonra bahçe özlemi çekmeye başladık. Özellikle ben... Sonuçta şu an yaşadığımız evimize taşındık... Küçük de bir bahçesi olan...
    Evimizin ön tarafında yerler taş kaplı, toprak alan yok. O nedenle önde bolca çiçek var saksıya dikilmiş.
    Güllerimiz var çokça, hanımeli, leylak, sardunya... En sevdiklerimden.
    Bahçe ile ilgili her türlü işi çok severek yaparım. Renk renk, çeşit çeşit yeni çiçekler dikmek, onları sulamak, yıpranan ve solanları temizlemek,dökülen yaprakları toplamak...
     Hele işler bitince oturmak ve çayımı yudumlamak huzurla... Bazen yalnız, bazen aile ya da arkadaşlarımla...Hepsi ayrı bir mutluluk.
     Dolu dolu çıkarmaya çalışıyorum bahçemin tadını her mevsim...Küçük küçük mutluluklar alıyorum çiçeklerimden, böceklerimden...















     
Hepimizin, herkesin sevdiği şeylere vakit ayırması gerekiyor olabildiğince. Hemen her gün dünyamızda ya da ülkemizde yaşanan olumsuzluklarla ilgili haberler alıyoruz maalesef... Büyük küçük mutlulukları biriktirelim ki onların ruhumuzda açtığı yaraları onarabilelim.
     Bahçemin birkaç köşesini fotoğrafladım bu post için. Umarım küçük mutluluklar verir size de.

21 Eylül 2016 Çarşamba

Sonbahar Havası ve Elmalı Tarçınlı Turta

    Sonbahar...En sevdiğim mevsim...Hele de eylül...
Tam da sevdiğim gibi geçiyor. Bol güneş var ama bunaltmıyor, sabah akşam biraz serin...
Derken dün kışa doğru kocaman bir adım attı eylül Ankara'da...Sert rüzgarla beraber gelen yağmur hava sıcaklığını epeyce düşürdü...Bundan böyle biraz ısınır biraz soğur , bir de bakmışız kış yanıbaşımızda.

    Canım anneciğimin her kış öncesinde söylediği gibi...Allah gönül kışı vermesin...
    
    Yaz-kış sabah kalkınca, pek çoğumuz gibi ilk işim çaydanlığın altını yakmak oluyor. Sonra da mutfağımın verandaya bakan kapısını açar dışarıya çıkarım. Sessiz sakin, hava mis gibi tertemiz...
(Ankara'da sessizlik mi..temiz hava mı dediğinizi duyar gibiyim ama gerçekten öyle. Merkezden biraz uzakta ve bahçeli evlerin yoğun olduğu bir bölgede yaşıyoruz...Çok şükür.)

    Bu sabah verandada yüzlerce kuru yaprak vardı. Rüzgarın azizliği işte... Süpürüp attım onları.
Sarının, kahverenginin çeşit çeşit tonlarında her biri... Hepsi ayrı güzel...
    Sonbaharda doğmuşum ben. O nedenle mi çok seviyorum bu ayları acaba...



   

    

     Sonbahar havası elma ve tarçın çağrıştırdı bana...İkisi birlikte muhteşem oluyor.
     Ben bugün onları bir turtada birleştirdim.Pişirdim turtamı...Fotoğrafını çekinceye kadar zor bekledi evin gençleri. Fotoğraflar alelacele çekildi, büyükçe iki dilim gençlere, incecik bir dilim bana kesildi ve çay eşliğinde afiyetle yenildi...
     



      Acemi blogcu olarak turtayı kalıbında fotoğraflamayı unuttum ne yazık ki... Oysa pek de heveslenmiştim yeni turta kalıbımı fotoğraflamayı...









      Turtamın Tarifi:

      Hamuru için:  225 gr margarin(ben yarısını tereyağı koydum)
                          3 su bardağı un
                          4 yemek kaşığı toz şeker
                          1 yumurta
                          Çok az tuz
                          yarım paket kabartma tozu

      İçi için:         3 golden elma
                          2/3 su bardağı toz şeker
                          100gr margarin+tereyağı
                          1 yemek kaşığı un
                          2 yemek kaşığı limon suyu
                          1 tatlı kaşığı tarçın
                          çok az tuz 

       Hamur için, malzemelerin hepsini cam bir kaseye alıp yoğurdum.(Yumuşak olursa biraz un eklenebilir)
       Hamuru bir büyük, bir küçük iki parçaya ayırdım. İkisini de elimle biraz yassılaştırıp, streç filme sarıp buzdolabına koydum.(en az 20 dk)
       Bu sırada içini hazırladım.Elmaları soyup küp küp doğradım.Limonlu suya koydum.
       Yağı tencereye alıp erittim,elmaları sudan çıkartıp  ekledim,üzerine şekeri koyup karıştırdım. Unu,tuzu,limon suyunu ekleyip tekrar karıştırdım.8 dk kadar bu şekilde karamalize ettim.En son tarçını ekledim.
       Ocaktan alıp hızlıca soğuması için bir kaseye boşalttım.
       Büyük humuru dolaptan çıkarıp biraz un serperek iki yağlı kağıt arasında turta kalıbından biraz büyükçe açtım.(merdane ile) Kalıba yerleştirdim kenarlarını da kaplayacak şekilde.
       İçine elmalı harcı yaydım.Diğer hamuru da turta kalıbının üzerini kaplayacak büyüklükte açtım.Elmalı harcın üzerine kapattım ve kenarlardan diğer hamura iyice yapıştırdım.
       Üzerine 7-8 küçük kesik attım bıçakla.
       185 derecede yaklaşık 40 dk pişirdim.
       Soğuduktan sonra da üzerine bolca pudra şekeri serptim.
        
       Ayrıca bu post tek başıma hazırladığım ilk post oldu...Daha öncekileri kızımla birlikte yapmıştık..Bloğumu hazırlarken de bana çok yardım etti...Teşekkür ediyorum kuzucuğuma ...

17 Eylül 2016 Cumartesi

Mutfakta Elimin Değdikleri


      Bu rafları 5-6 ay önce boyadım, astım mutfağımın duvarına. Çok da yakıştı vallahi...Şu günlerde kuruyemiş, reçel gibi elaltında istediğim birkaç şeyi koydum üzerine...Bir süre sonra değişir elbet...




      Mavi olan rafın alt boyası beyaz, üst kat gri- mavi.Beyaz olanın ise alt boyası kahverengi.Alt boya kuruduktan sonra özellikle eskitme yapmak istediğim kısımları bolca mumladım.sonra üst kat boyaları attım.Ve eski görünüm için bir kartla kazıdım...İki kat vernik uyguladım...Tamamdır...




       Mutfağımın aksesuarları kırmızı ve mavi  gördüğünüz üzere...Çerçevelerdeki resimler hamur kabartma aslında ama fotoğrafta belli olmuyor. Çerçevelerin alt katını (astar) krem boyayıp,  kuruduktan sonra üzerine eskitme jeli sürdüm (dökülmesini istediğim kısımlara).15-20 dk sonra üst kat boyalarımı yapıp, kuruduktan sonra kazıdım.


         Bu da gazeteliğim...Yemek tarifi dergilerimi,defterlerimi kitaplarımı koymak için kullanıyorum. En sevdiğim çalışmam diyebilirim.(Nasıl yaptığımı yazmayacağım, oldukça detaylı çünkü...Benzer bir çalışma yaparken aşamalarını fotoğraflayacağım.)


     İnternetten her çeşit tarife ulaşmak çok kolay olsa da dergilerimi elime alıp karıştırmanın da tadı başka oluyor. Bazen yeni eski alıyorum elime ne varsa,uzatıyorum ayaklarımı, çayım da yanımda...el keyfim gel...Hoşuma giden bir tarif bulursam ki genellikle bulurum, en kısa zamanda denerim...Sunarım ev halkının beğenisine ya da arkadaşlarımın...Bayılırım bu işe...

  


    Bir de bu arkadaşlar var mutfakta.Bu tabak çanak yığıntısının astarını gri mavi ile yaptım,üzerindeki desenli kağıtları ahşabın üzerine koyup tırnak izi yaparak hatlarını belirledim ve kalıba göre kestim. Parça parça ahşap üzerine yapıştırdım  (dekupaj yapıştırıcısı kullanarak) ve bir kartla üzerinden geçerek hava boşluklarını aldım. Yapıtırıcı kesınlıkle ahşap üzerine sürülmeli, kağıda değil. Kuruduktan sonra kağıtları kestim.(Arka tarafından bir maket bıçağı ya da bistüri gibi sivri uçlu bir kesici yardımıyla.) Tabii ki iki kat da vernik uygulandım.
     Ahşap boyamada üst katmanda boya en az iki kat uygulanır, açık renk boyalarda ise üç kattır. Su bazlı akrilik boya kullanılır. Ben boyama işine ilk başladığım zamanlarda sprey mat vernik kullanıyordum.Sonra sıvı mat vernik denedim ama tam mat görüntü vermedi.Şimdilerde mat kadife vernik kullanıyorum iki kat, tam istediğim gibi oluyor.

14 Eylül 2016 Çarşamba

Herkese İyi Bayramlar!!



 Yaz gelirken yün ve tığ işlerini ortalıktan kaldırmıştım. Sıcaklarda yün örmekten çok hoşlanmıyorum.
Havalar biraz serinledi ya, özlediğimi hissettim yünlerimi, iplerimi...



Hemen çıkardım dinlendikleri dolaptan,  seçtim içlerinden mavi bir ip ,bir de tığ...Başladım örmeye...Bakalım ne olacak..    
     Zannetmeyin ki çok detaylı marifet gerektiren işler yapıyorum,..Pratik, kolay çabuk biten şeyler örüyorum..Kalın ip, kalın tığ ve şiş ile yapılıyor her ne ise...Çok uzun süren, sabır gerektiren işler benlik değil.
       Geçtiğimiz kış kızımın odası için birkaç yastık hazırladım, bir de Baykuş ve Gıdak Hanım ördüm.
Beğenecek misiniz bakalım.




      Bu arada Köpük hanım da ısrarla fotoğraf karesine girmek istedi...Onu  kırmak olmaz değil mi...Koydum yastıkların önüne, gönlünce versin pozunu...



     Bir bayram daha geldi geçiyor. Yakınlarımızla, sevdiklerimizle birlikte yaşanan huzurlu ,mutlu nice bayramlar kutlamak dileğiyle...
   

4 Eylül 2016 Pazar

Simitçi Sehpam



     Önceki yıl çalışma hayatımı sonlandırıp emekli olma kararı aldım. Boşlukta kalır mıyım, sıkılır mıyım diye pek de düşünmedim açıkçası. Biliyorum kendimi... Evimi severim, yapacak işler bulurum mutlaka. 
   Yine de ev, el işi, yemek, alışveriş gibi günlük rutin işlerin yanına değişik bir şeyler eklemek istedim ve ahşap boyama kursuna gittim. Çok da iyi yapmışım böyle bir karar almakla. Güzel şeyler ürettiğimi düşünüyorum doğrusu. Bunların bir kısmı evimi güzelleştirmekte, bir kısmı da eşe dosta hediye edildi keyifle, mutlulukla...
   Harika insanlar tanımak, yeni arkadaşlar edinmek de cabası oldu bu işin.
   Geçen yıl boyadıklarımdan paylaşımlar yapmak istiyorum zaman zaman yenilerini üretinceye kadar...

   


Fotoğraflarda görülen simitçi sehpam eskitme çalışmalarımdan... Çok seviyorum kendilerini...









Peki nasıl mı yaptım?

   Önce tamamını kahverengi boyayla astarladım. Kuruduktan sonra tepsi kısmını dört eşit parçaya ayırıp çizdim, sonrasında cetvelden destek alarak makas ucu ile çizgilerin üzerini kazıdım. Bu işlemin amacı tepsiyi dört farklı tahta parçasından oluşmuş gibi göstermek.
   Daha sonra yıpranmış ve dökülmüş görüntüsü istediğim kısımlara bolca mum sürdüm. (Üzerini boyadığınızda boyanız büyük parçalar halinde dökülsün istiyorsanız mum yerine eskitme jeli de kullanabilirsiniz.) Ve her tahta parçasını farklı renklere boyadım. Açık renkleri iki kat boyamak gerekti. Kazıdığımız çizgilere boyayı değdirmemeye dikkat ettim. (Gerekirse kağıt bant da kullanabilirsiniz çizgilerin üzerini kapatmak için.)
   Boya kuruduktan sonra eski bir kredi kartı ile boyanın üzerini kazıdım. Mumlu kısımlar pıtır pıtır dökülüp eskimiş görüntüsü aldı. Sehpanın ayakları ve sehpanın dışı için de aynı işlemleri tekrarladım. (Kullanılan boyalar su bazlı akrilik boyadır.) 
   En son bütün boyalar kuruduktan sonra kahverengi yağlıboya ile kıl fırça kullanarak çok hafifçe kenarlara, köşelere ve tahta aralarına kirlenmiş görüntüsü verdim.
   İki kat sprey vernik attım ve işte karşınızda...