31 Ekim 2016 Pazartesi

Bir tepsi Hikayesi ve Muzlu Çilekli Pastam



             Yıllar yılıdır kekler çörekler, en çok da pandispanyalarımı pişirdiğim bir emaye tepsim var.
Şu an benim için çok değerli olan ama ilk bakışta değerini bilemediğim bir tepsi.

             Evlilik öncesi hayırlı olsun hediyeleri gelir ya, annemin bir komşusu olan, oldukça yaşlı bir teyze getirmişti bu tepsiyi benim için. Çok da beğenmemiştim sanırım. Annem zaten çeşitli tepsi ve pasta kalıpları almıştı bana. Anneme' sende kalsın ben istemiyorum' demiştim , dün gibi hatırlıyorum..O da 'senin için getirildi  al götür ,hem bak ne kadar kullanışlı olacak'  demişti.

            Haklıymış anneciğim...İyi ki de almışım, evime getirmişim. Yıllardır elimden  düşmedi desem yeridir. O kadar çok kullandım ki. Hala pandispanyalarımı onda pişiriyorum.
            Yıllardır kaç tane teflon, seramik vb kalıplar eskittim. Vefakar tepsimde bir çizik bile yok.

            Gençlik işte...Görünüşüne bakıp istememiştim canım tepsimi.Aradan geçen bunca yıla rağmen tepsiyi getiren teyzenin yüzünü çok iyi hatırlarım. Vicdan azabından olsa gerek...
            Böyle işte tepsimin hikayesi...

            Bugün bize yine güzel bir pandispanya pişirdi. Ben de krema ve meyve ekleyerek onu pasta haline getirdim. Pastamı da sizler için de fotoğrafladım.




           Çok özelliği olan bir pasta değil. Sade ,kolay , hafif ve lezzetli.






            Hepimizin iyi bildiği bir tariftir bu ama ben yine de yazayım kendi tarifimi.


            Malzemeler (pandispanya için):  6  yumurta (mutlaka oda sıcaklığında olmalı)
                                                                 1  su bardağı toz şeker
                                                                 2 su bardağı un
                                                                 1 çay kaşığı kabartma tozu
                                                                 1/4 çay bardağı su
           
           Yapılışı: Yumurta ve şeker 10 dk kadar mikserle iyice çırpılır.                                                                Üzerine un + kabartma tozu karışımı eklenir, bir kaşıkla yavaşça karıştırılır.                                          Su eklenip biraz daha karıştırılır.
           Yağlanmış tepsiye dökülüp  180 derecelik fırında pişirilir.

           (  Su bardağı 200 ml lik bir bardak)
            ( kıvamı çok akışkan olursa un ekleyin. Arasına meyve konulduğu için çok yumuşak olunca pandispanyanın alt parçası çöküyor.)

          Kreması için:  1 poşet krem şanti 1 bardak soğuk sütle çırpılıp buzdolabına konur. Beklesin orada şimdilik.

                                 3 bardak süt
                                 1  su bardağından  2 parmak eksik toz şeker
                                 3 yemek kaşığı dolusu un
                                 vanilya (kaynadıktan sonra eklenir)
                   
                                Malzemeler karıştırılır pişirilir.( Kıvamı ceylan gözü denen şekilde olmalı.)Kaynadıktan 1 dk kadar sonra ocaktan alınır, ara sıra karıştırılarak soğutulur.

                                Soğuduktan sonra buzdolabında bekleyen krem şanti eklenip mikserle kısa süre karıştırılır.

                                Soğumuş ve tepsiden çıkarılmış pandispanya ortadan kesilir.

                                Arasına bir miktar krema üzerine meyve (ben muz koydum) tekrar krema konulur. Üzerine pandispanyanın diğer parçası konup , kalan krema da en üste serilir.

                                Ben üzerine çilek koydum, biraz çikolata ile...Sizin kendi keyfiniz bilir...
                             
                                Bizim evde meyveli pasta çok sevilir... Yaparsanız size de şimdiden afiyet olsun...

25 Ekim 2016 Salı

Sonbahar Renkleri



              İlkbaharda bir seradan bahçemiz için epeyce çiçek aldım. Bir kısmını saksılara bir kısmını da doğrudan bahçe toprağına diktim.


              Hele bir tanesi var ki içlerinde, özellikle rengine vurulup da aldığım...sarı çiçekli yıldız.  İki tane tane açmış çiçeği vardı aldığımda...Güneş sever dedi seracı arkadaş, en bol güneş alan yerine diktim bahçemin. Gel gör ki bütün yaz boyunca başka çiçek açmadı. Bekledim, gözüne baktım... ama nafile

              Derken on gün kadar önce bir çok tomurcuk gördüm üzerinde. Bir de baktım bir bir açıyorlar, tam da kış önü. Sıcağı pek de sevmiyormuş galiba zavallım. Ne kadar süre daha çiçekli kalacak merak ediyorum.








               Geçen yıl bu zamanlarda üç adet kasımpatı dikmiştim bahçeye.  Bütün sonbahar ve kış ayları boyunca güzelleştirdiler etraflarını. Fakat iki tanesi yazın sıcaklarını geçiremedi...ölüp gittiler. Bir tanesi ise büyüdü ,etrafına yayıldı iyice. Havaların soğumasıyla birlikte de bol bol çiçeklendi  pembe pembe...bayılıyorum onlara. Birkaç tane de saksıya dikip kapı girişine koymaya karar verdim şu günlerde.




                                                                                                                                                                                   Bir kaç fotoğraf da sitemizde komşu bahçelerden...                                                                                                                            















                                                                                                                                                                                       Beğenmişsinizdir umarım bahçelerimizi...sağlıcakla kalın.

21 Ekim 2016 Cuma

Dedem Ve Akide Şekerleri



            Birkaç gün önce alış veriş yaptığım markette çocukluğumun akide şekerlerine benzer şekerler dikkatimi çekti.   Hemen aldım bir miktar.  Eve gelir gelmez bahçede bir çay masası hazırladım... Eşimle birlikte çayımızı yudumlarken akide şekerlerimizi de çay yanında kıtırdattık.                                       
Sizler için de fotoğrafladım masamızı ve şekerlerimizi...

           
 
           Anneannem ve dedemle aynı mahallede ve oldukça yakın evlerde otururduk. Çok güzel kocaman bahçesi vardı evlerinin.Sıklıkla ziyaretlerine gider, bahçelerinde de  bol bol oynardık.
Anneannemin yemekleri muhteşem olurdu. Ayrıca cevizli çöreği, sıkça yaptığı mayalısı,(pişi,bazlama) mantısı, turşuları... daha neler neler...
Mutfak sihirbazıydı canım anneannem...Yeter ki eli bir dokunsun, her şeye bolca lezzet katardı.

          Onların sevgileriyle beslenerek büyüdük. Pek çok güzel anım var onlarla ilgili...
          Yaşım ilerledikçe daha da değerlenen anılar, sıklıkla çocuklarıma da anlattığım anılar.





          Bu anılardan birisi de dedem ve akide şekerleri ile ilgili olanıdır.
          Canım dedeciğim, zaman zaman bize akide şekeri  alırdı.Hele bir de hasta olmuşsak                   mutlaka  ziyaretimize bir kesekağıdı ( o zaman öyle denirdi) akide şekeri ile gelirdi. Zaman zaman yuvarlak,yaldızlı kağıda sarılmış çikolatalar da eşlik ederdi akide şekerlerine.
Renk renk, çeşit çeşit...
           Üç kardeşiz biz, üç peçete açılırdı masanın üzerine...Her renk ve her çeşit akide şekerinden birer birer konulurdu peçetelere. Mutlaka eşit miktarda olurdu herkesin  peçetesindeki şekerlerin rengi ve çeşidi.
           En son kalanlar farklı ise en küçüğümüzün gözünü kapatmasını ister, eline bir akide şekeri alır ve bu kimin diye sorardı. Küçük kardeş kimin adını söylerse onun peçetesine konurdu akide şekeri. Elindeki şekerler bitinceye kadar... Böyle de adil dağıtılırdı.












         Onları kaybedeli uzun yıllar oldu ama anılarımız hala taptaze. Bize öyle güzellikler yaşattılar ki unutmak mümkün değil tabii ki...tüm anneannelerin, babaannelerin, dedelerin torunlarına yaşattıkları gibi...

         Hepimiz çocukluğumuzu biraz özlüyoruz galiba. Ben de özlemle anıyorum zaman zaman.
Özlediğim o gündeki yaşam tarzı mı yoksa gençliğim mi bilemiyorum...sanıyorum her ikisi de.
Bir de geçip gitmiş, bir dakikasını dahi geri getiremeyeceğimiz zaman. 

         Ancak bu demek değil ki yaşadığım günlerden hoşnut değilim. Seviyorum bu günlerimi  de bu yaşımı da...Her dönem kendine göre güzel. Yeter ki sağlıklı mutlu olalım.

          Geçmişten güzel anılarımız, geleceğe dair ümitlerimiz olsun hep...sağlıcakla ...



         

         

         
         

15 Ekim 2016 Cumartesi

Ahşap Boyamada İlk Adım

          Bu postu ahşap boyamaya ilgisi olan, ancak henüz bu işin acemisi olanları düşünerek hazırladım...
          Geçen yıl kursa başladığımda ilk olarak tepsi boyamıştık. O nedenle ben de tepsi boyadım bu postta.
          Bu işi sevdiğimi, renklerle aramın iyi olduğunu söyleyebilirim.  Kursta edindiğim bilgiler ve bir yıllık tecrübeme dayanarak  anlatacağım nasıl boyadığımı....Yoksa öğretmenlik falan yapmak haddim değil.
          Bu yıl da kursa devam ediyorum, daha öğreneceklerim var. Ayrıca geçen yıl çok güzel bir grupla birlikteydik, hep birlikte tekrar devam ediyoruz yine... Hem hoş sohbet, hem boyama yapıyoruz.
Hocamız da çok tatlı , güleryüzlü...
          Yani gerginlik, negatif enerji,huzursuzluk yok bu kursta.... Yardımseverlik, paylaşımcılık ve güleryüz var...O halde devam bu yıl da...(Aman nazar değmesin!)

          Önce tepsinin bitmiş halinin fotoğraflarını paylaşayım, sonra boyama aşamalarını anlatacağım.

          Geçen yıl çok beğenip ahşap boyamada kullanmak üzere aldığım bir peçeteden yola çıkarak, renkleri ona göre seçerek boyadım. Bittikten sonra Ege köylerini hatırlattı bana. O nedenle fotoğraflarken yanına arkadaş olacak bir yemeni ve iki ayna kullandım... Konsepte uygun...







             Yemeni çok sevdiğim bir arkadaşımın hediyesi. ( Fular olarak kullanıyorum).
             Aynalar ise bir aile dostumuzun kızının nişanından. Güzelce süslenmiş bir sepet içinde dağıtılmıştı tüm konuklara.(Anlamı aynaya bak gülümse, bizi hatırla demekmiş)Biz de baktıkça onları hatırlayacağız.

             Nasıl mı boyadım...




              Malzemeler:    Su bazlı akrilik boyalar( mavi ve beyaz )
                                    Çeşitli büyüklükte  fırçalar ve orta genişlikte bir kıl fırça (fotoğrafta önde görünen)
                                    Su bazlı mat sprey vernik
                                    Peçete tutkalı
                                    Kahverengi yağlıboya (kıl fırça ile uygulanır)
                                    Zımpara,kağıt bant
                                    Birkaç parça küçük bez   
                                    Islak mendil
                                    Fırçaları batırmak için su dolu bir kavanoz
                                    Boyayı koymak için tabak


              İlk iş olarak tepsiyi güzelce zımparaladım. 
              İç kısmını beyazla 4 kat boyadım.(açık renkler daha zor kapatıyor
              Dışını ise maviyle 2 kat boyadım,altı da dahil.
              Bir renkten diğerine geçerken renklerin birleştiği bölgelerde kağıt bant kullanılabilir.




               
              Sonra peçeteden çiçekleri kestim.Peçete üç kattır, sadece üstteki kat kullanılır.
              Peçete tutkalını bir tabağa sıkıp,  çiçekleri peçete üzerine yerleştirdim. Tutkalı bolca parmağıma alıp çiçeklerin üstünden, içten  dışa doğru sürdüm. (Kuru bir fırçayla da sürülebilir.) Kuruduktan sonra bir kat daha uyguladım. 


            
           
            Tepsiyi bu haliyle vernikleyebilirsiniz.Ben biraz eski görünmesini istedim. Bunun için yağlıboya eskitme yaptım.
             Bunun için yağlıboyayı çok az bir tabağa sıktım.( Fırçayı hafifçe dik olarak sürün, tabağın bir kenarında hafif hareketlerle fırçanın ucuna yedirin.)
Tepsinin iç kenarlarına dış köşelere kulplara bir miktar sürdüm. Fazla olursa bir bezle silinebilir.
             


             En son spey verniği 30 cm uzaktan sağa sola hareket ettirerek sıktım.Kuruduktan sonra bir kat daha uyguladım.





              Veeee.... İşlem bitti... Siz de boyayın, güle güle kullanın.

  • Dikkat Zımparadan sonra mutlaka tozunu alın.             
  • Boyaya başlarken fırça hafif ıslatılır, ara ara ucu suya batırılır.Boyama aralarında fırçalar suda bekletilir.        
  • Boya ve vernik katlarını atarken bir önceki kat kurumalıdır. 
  • Boya daima aynı yönde sürülmelidir.                        
  • Peçete dekupajında alt boyayı açık renk kullanmak gerekir.                                                
  • Bir renk diğer rengin üzerine bulaşırsa kuruduktan sonra ince bir fırça ile kendi rengi ile üstünden geçerek düzeltebilirsiniz.
  • Yağlıboya fırçası kuru kullanılır.             
  • Boyama işiniz bitince fırçaları  iyice yıkayın  hatta bir gece suda bekletin. Aslında kolay yıkanıyor, ama kurursa  bir daha kullanamazsınız. Kıl fırça ise mutlaka sabunla yıkamalı.
  • Üzerinize bulaşırsa hemen ıslak mendille silin çıkıyor kurumadığı sürece.  



             Eh artık bana müsaade yoruldum vallahi....Size kolay gelsin...


8 Ekim 2016 Cumartesi

Çilekli Muzlu Magnolia


          Bir insan mutfak işlerini bu kadar çok severken, ev işlerinden de (temizlik ve ütü işleri)  bir o kadar nefret edebilir mi?      
          Evet... Ben bu gruba giriyorum. Nefret ettiğim işleri biriktirmeyi hiç sevmem, bir an önce bitsin kurtulayım isterim,  bir ferahlarım ki sormayın sonrasında...
          Sevdiğim işlere gelir sonra sıra. Evin yemeğini planlamak, yapmak...Ahşap boyamak...Yün, tığ işleri yapmak...Bahçe işleri gibi... Neyse ki sevdiğim pek çok iş var. Ara sıra televizyon karşısında ya da bilgisayarım kucağımda tembel tembel oturmakta dahil olmak üzere...
            Bunlardan en en sevdiğim pasta, hamurişi vb işlerle uğraşmak. Bugün de öncelikli yapılacakları bitirip mutfağa girdim. Aslında meyveli pasta yapmayı düşünmüştüm dün. Hatta çilek almıştım biraz bunun için. Sonunda daha pratik bir şey yapmaya karar verdim. Çilekli muzlu magnolia...






          Magnoliaları kısa sürede hazırladım. Sonrasında yarım muz arttı.
          Kızım Youtube'da İngiliz bir ailenin videolarını takip ediyor. Onların artan küçük bir parça muzu bile derin dondurucuya koyup sakladıklarını anlatmıştı bana.
          Bizde ise şöyle oldu.Kızıma ve oğluma sordum ister misiniz diye, istemediler. Eh ziyan olacak değil ya... Hop diye yuttum bir dakikada muzu. O kadarcık muz dondurucuya mı girermiş... Daha neler! (sizlerin evinde de böyle fedakarlık yapan birisi vardır mutlaka)






                  Tarifi internette bir sitede bulup yazmıştım. Her yerde benzer tarifler var. Aslında meyveli bisküvili puding kendisi...


                    Magnoliamın tarifi

              Malzemeler:    Puding için:
                                   1 lt süt 
                                   1 yumurta sarısı
                                   2 yemek kaşığı dolusu un
                                   2 yemek kaşığı dolusu nişasta
                                   1 su bardağı toz şeker ( ben bir parmak eksik koydum)
                                   1 paket vanilya 
                                   1 paket sıvı krema (200ml)

                                   Ara katlar için:
                                   Eti burçak(  bebe bisküvisi de olur)ufalanmış(bir paketten az kullandım)
                                   Fındık kırığı
                                   Bir kase çilek
                                   1,5 - 2 muz

               Yapılışı: Vanilya ve krema hariç diğer malzemeleri karıştırıp ocağa alın, karıştırarak kaynatın. Ocaktan alın vanilyayı ekleyip karıştırın. Ara sıra karıştırarak ılıtın.
               Ilıklaştıktan sonra kremayı ekleyip 5 dk mikserle çırpın.

              Ufalanmış bisküvi ile fındıkları karıştırın veya ayrı ayrı kullanın. Zevkinize göre biraz pudingden biraz fındık ve bisküviden kat kat koyun. Ara ara da meyveleri yerleştirin. İstediğiniz meyveyi  kullanabilirsiniz. Hatta çikolatalı yapabilirsiniz. Keyif sizin.
              Büyükçe bir kaseye yapıp yerken kaşıkla kaselere alıp üzerine tekrar bisküvi fındık serpebilirsiniz.( Cookshop'ta o şekilde servis ediyorlar.)  Veya tek tek kaseye de koyabilirsiniz. (Bu tariften 9 kadeh çıktı.)

             Afiyet olsun...
                       
                              
                                   

6 Ekim 2016 Perşembe

Evde Küçük Değişiklikler


       Şu an oturduğumuz evimize taşınırken salonda küçük değişiklikler yapmak istedik. Oturma grubumuz krem rengi olunca değişiklik yapmak da kolay oldu. Kırlentleri değiştirdik. Kırmızı, mavi yeni kırlentler ile birkaç koltuk şalı vb ekledik. Sanki büyük bir değişiklik yapmışız gibi fark yarattı odamızda.Bizi de oldukça memnun etti...
         Ayrıca dekoratif olarak kullandığımız pek çok objeyi de kaldırdık, biraz daha kır evi havası vermeye çalıştık...
         Ben yeni bir şeyler boyadıkça depoya kaldırılanlar da arttı haliyle...

        Geçen kış mudoda küp şeklinde toprak vazolar beğendim.Ancak  hem fiyatları çok yüksekti hem de renkleri evimize tam olarak uymuyordu.  Kıyamadım onca parayı vermeye...Hele ki kendim benzerini boyayabilecekken.
         
         Boyamak kolaydı da toprak vazoları bulmak sorun oldu benim için.  Gerçi çok da aradım sayılmaz...Sonunda şehirler arasında bir dinlenme tesisinde buldum aradığımı...Çeşit çeşit, ne ararsanız var.
       Vazo biçiminde iki tane aldım. Evimin rengine ve tarzına göre de boyadım. Hem de çok kısa sürede ve kolayca...Sonra koydum yemek masasının üzerine, birkaç gün boyunca gidip gelip seyrettim eserimi... (sanki sanat eseri gibi)
    







         Vazolarım için,  ahşap için kullandığım su bazlı akrilik boyaları kullandım.
       
         Yine eskitme yaptım.   Önce alt kat ve iç kısmını  kahverengi ile boyadım, iki kat. (ikinci katı atmadan ilk katın kuruması gerekiyor.) 
           Beyaz olan yazılı kısım için uygun bir stencil (şablon) buldum.Onu vazoya bantlayıp, üzerine rölyef pasta geçtim.(kıvamı katı bir krem gibi) 
          Kuruduktan sonra  kahverengi boyanın üzerine mum sürdüm  ,küçük küçük alanlara...(dökülmüş görüntü istediğiniz kısımlara)
           Üzerini de iki kat gri-mavi boyadım(beyaz alanlara çok az dokundurdum).Kuruduktan sonra eski bir kartla kazıdım. Mumlu kısımlar döküldü...Yepyeni vazo oldu eski...
          Mavi bölgelere  mat kadife vernik , kahverengi bölgelere  ise parlak vernikle iki kat geçtim.
         Güle güle kullanalım...

       ( Bu arada arka plandaki komodini de ben boyadım.Ayrıca vazo olarak kullanılan iki şişeyi ve altındaki tepsiyi de.Şişelerden birisi domates sosu diğeri ise şarap şişesi)
        
        Biz evimizde küçük değişiklikler yapmayı seviyoruz.Küçük mutluluklar katıyor dünyamıza.
        


                                                                                                                                                             

2 Ekim 2016 Pazar

Taze Ekmek Kokusu

       Bugün pazar... Ailemizin birlikte kahvaltı yapabildiği tek gün. Erkenden uyanınca kahvaltı saatine kadar yetişir düşüncesiyle ev ekmeği yapmaya karar verdim. Yoğurdum güzelce ballı cevizli ekmek hamurumu... Bıraktım bir kenara mayalanması için... O sırada da kahvaltılıklarımı hazırladım.

       Bir de baktım hamurum kabarmış... Hemen attım fırına, çayımı da koydum ocağa...
       Ekmek  kokusunu alan ev halkı bir bir düştü mutfağa, henüz fırından çıkmadan ekmeğim...

       Fırından çıkarıp zar zor birkaç kare fotoğraflayabildim ancak ekmeğimi...

       Güzel, sıcacık, mis kokulu ekmeğim güzel bir kahvaltıya eşlik etti. Biz keyifle yedik, sizlerin de aynı keyfi almanızı dileyerek tarifimi ekleyeceğim.
 
       Çocukluğumuz boyunca anneciğim her pazar herkesten önce uyanır, katmer, gözleme, börek gibi hamurişlerinden birisini kahvaltı için hazırlardı. Mis gibi bir kokuya uyanırdık. Çayımızı ve katmerimizi birer tepsi ile kucağımıza alır, oturma odasında televizyonda kovboy filmi izleyerek yapardık kahvaltımızı. Öyle keyifliydi ki... Ben de çocuklarıma aynı keyfi yaşatmaya çalışıyorum zaman zaman. Kovboy filmleri olmasa da...
   
       Keşke dünyadaki tüm çocuklar mutfaklarında ekmek, hamur, sevgi kokan evlerin sıcaklığında büyüseler... Onlar da tüm canlıları ağacı, çiçeği, böceği, diğer tüm insanları sevseler... Dünya çok daha güzel olurdu herhalde...









       Ballı Cevizli Ekmek Tarifim:

       Malzemeler:   1 su bardağı ceviz içi (tavada biraz kavrulup, sonra ince ince kıyılacak)
                              1 su bardağı tam buğday unu
                              3-3,5  su bardağı un
                              yarım paket instant maya veya 20gr kadar yaş maya
                              1/4 su bardağı zeytinyağı
                              2 yemek kaşığı bal
                              1,5 su bardağı ılık su
                              bir çay kaşığı tuz
                              (ölçüler 200ml lik su bardağı iledir)
          
        Yapılışı:          -Un, tam buğday unu, tuz ve ceviz içi karıştırılır.
                               -Ayrı bir kapta ise ılık su, bal, maya ve zeytinyağı karıştırılır ve bu karışım un karışımına eklenir.
                               -Yumuşak bir hamur yapılır.Hamur katı ya da fazla yumuşak olursa su ya da un katarak ayarlanır.

                               -1 saat kadar mayalanmaya bırakılır.
                               -Daha sonra yağlanmış kalıba alınır, 20dk daha bekletilir.
                                -önceden ısıtılmış 185-190 derecedeki fırında pişirilir
                       
                         Afiyet olsun